Atatürk’ü anlamak ve anlatmak için ne ömür yeter ne satırlar… Kısaca bir kaç kelam etmek istiyorum.
Kısacık hayata böylesine görkemli bir mücadeleyi sığdırmak herkese nasip olmaz.
Mustafa Kemal Atatürk, Liderlerin Yüzyılı olarak bilinen 20. yüzyılda, UNESCO tarafından kendi adına yıl ilan edilen tek lider olmuş.
UNESCO, üye 156 ülkenin oybirliğiyle 1981 yılını dünyada “Atatürk Yılı” ilan ederken, kararın gerekçesinde bakın ne söylemiş; “Uluslararası anlayış ve barış yolunda çaba harcamış üstün bir kişi, olağanüstü bir devrimci, sömürgecilik ve emperyalizme karşı savaşan ilk önder, insan haklarına saygılı, dünya barışının öncüsü, insanlar arasında renk, din, ırk ayrımı gözetmeyen, eşsiz devlet adamı, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu.”
Atatürk’e en muhalif olan kişiler bile onu takdir ediyor. Neden mi; çünkü onlara, kendisine muhalefet etme hakkını vermiştir.
Savaşların en kanlısını yaşadığı için hep barış istemiş, işgallerin en ağırını gördüğü için ille de bağımsızlık istemiş, çağı yakalayamadıktan sonra her şeyin teferruat olduğunu bildiği için referansımız akıl, bilim ve çağdaşlık demiş.
1920’li, 30’lu yıllar, dünyadaki değişimin yaşandığı zor dönemlermiş. Dinsel ve geleneksel imparatorluklar çöküyor, yeni ulus devletler kuruluyor ve adeta yeni diktatörler çağı yaşanıyormuş.
Kimine göre vatan haini olan Atatürk ise egemenliğin, hilafetin, gücün kendi emrinde değil, halkın elinde olmasını istemiş.
Ulusuna aşık bir adam… İstese bundan sonra saltanat benimle devam edecek diyebilirdi, o dönemde yaşayanlardan hiç kimse de karşı çıkmazdı. Yüzyıllardır böyle yaşamışız çünkü… Garipsemezdi kimse…
Atatürk bana göre; “Eğer bir gün benim söylediklerim bilimle çelişirse, söylediklerimi değil, bilimi esas alın” diyecek kadar asil bir liderdir.
Bugün büyük bir coşkuyla özlemini hâlâ duyuyor, onu ve eserlerini minnetle anıyoruz.