‘İnsan Ne İle Yaşar’ adlı yapıtta çiftçi olan Pohom’un ders çıkarabileceğimiz bir hikayesi anlatılır. Pohom daha zengin olabilmek için malına servet katmak için daha çok çalışır, hayalini kurar.
Uzak bir yerde cömert merhametli bir reisin karşılıksız toprak verdiğini duyar. Tabi bunu duyunca toprak elde etmek için reise talebini iletir. Reis gerçekten de cömert bir insandır. Pohom’a sabah güneşin doğuşundan ve batışına kadar yürüyerek ya da koştuğun bütün arazi senindir. Fakat başlangıç noktasına gelmek şartıyla. Yoksa hakkını kaybedersin demiş.
Güneşin doğuşuyla yürümeye ve koşmaya başlamış. Bağlar, bahçeler geçer. Şu bağ bahçe derken güneşin batmasına az kalmış. Zaman epeyce geçmiş. Varmak için koşmuş, yürümüş, ama artık nefesi kesilmiş. Burnundan kan gelmeye başlar. Reis olanları duyar ve adamalarına mezar kazdırır ve Pohom‘u gömerler. Reis mezarın başına oturur ‘Bir insana bu kadar toprak yeter’ der.
Bilmek gerekir ki bu dünya hayatı bir oyun, eğlence, mal sahibi vs. olma yarışı halindedir. Bir gün hepsi yok olup gidecektir. Tıpkı bir yağmurun, yeşerttiği bitki çiftçinin hoşuna gider. Sonrasında ise onu sararmış bir şekilde görürüz.
Sürekli aralıksız biriktirmek çoğaltmak istiyoruz. Giyemeyeceğimiz kadar giysiler, kullanamayacağımız eşyalar, oturamayacağımız kadar evlerimiz villalarımız ve bunun gibi birçok şey.
Bazı insanlar 5-10 yıl boyunca geri ödemek koşuluyla faizli banka kredisi çekmek neyin belirtisi. İnsanoğlu bazen ömründen daha çok biriktirir. Bazen ise elinde olan nimetleri fark etmeden harcamaya devam eder.
İnsan harcamaya meraklıdır. Biriktirdiği eşyayı, parayı malı mülkün yanında zamanını, sözünü ömrünü de tüketir.
Masaya koyduğumuz bir bardak çayımız, zeytinimiz, ekmeğimiz ulaşmanın büyük bir varlığımız olduğunu ne vakit fark edeceğiz? Doldurabileceğimiz bir cüzdanımız olmasa da, evimizi muhabbetle dolduran çocuklarımız, torunlarımız evine ekmek getiren eline sağlık diyen bir erkeğin, sevgi ile bakan yüreğin en büyük zenginlik olduğunu ne vakit anlayacağız?
Tutan bir elimiz, gören bir gözümüz, yürüyen bir ayağı kaybedince tekrar geri sahip olamayacağımız kadar hepimiz bir fakiriz. Evini, mekanını, aldığı maaşı beğenmeyenlere daha çok para için cebini kabartanlar için çırpınanlara da yeter toprağın altı. Bitmeyen tutkularımız için, az bir toprağa ihtiyacımız var. O da mezarımız kadar.
O halde ‘İNSAN NE İLE YAŞAR’ sorusuna bir de kendimiz yanıt arayalım…
SEVGİ İLE KALIN