Geçtiğimiz günlerde, bahar temizliği kapsamında işyerimizin BOYA BADANA işlerini halledelim dedik. Duvar boyası rengi seçip karar vermek için yakınlarda bir İnşaat Firmasına uğradık. Rengi beğendik aldık.
Doktorumun bir müddet elde her hangi bir poşet koli taşımama tavsiyesi üzerine firma sahibine bu iki kutu boyayı ( 7,5 kg + 7,5 kg = 15 kg)
Ofisimize gönderme ricasında bulunduk. Belki bir çok firma bu küçücük sipariş için GETİREMEYİZ / GÖTÜREMEYİZ diyerek ,( çünkü KAZANCI AZ olan satışlar günümüzde satıcılara pek heyecan vermiyor.) müşteriyi gönderirken, bu firma sahibi bize – biraz sonra göndeririz – diyerek alışverişi tamamladık.
Başka bir yere uğrayıp ofisime yönlendiğimde 50 metre önümde bir de ne göreyim.
O firmanın sahibi bizzat kendisi yürüme mesafesinde eline iki kutu boyayı almış ve servis yapıyor.
O önde ben arkada bir müddet izledim.
Onun gözündeki ( MÜŞTERİYE VERİLEN DEĞERİ) hayal ettim.
15 kg lık boya ticaretinden hep kazansa ne kazanmıştır ki ?
Aslında onun taşıdığı kutuların içinde BOYA YOKTU.
Ya ne var dı ?
— Benim artık o işyerine sadakatımı taşıyordu.
— Müşteriye verilen değeri taşıyordu.
— Maddi durumu ne kadar iyi olsa da alçak gönüllüğü, mütevaziliği taşıyordu.
— Ticaretin, insanların cebinden değil gönüllerinden geçmesi gerektiğini taşıyordu.
Son söz,
Sizlere tavsiyem,
Hayatın her alanında paranın en ucuza satın aldığı yerleri dolaşmayın.
Üç kuruş pahalı da alsanız, size değer veren, size vakit ayıran insanlara, esnaflara uğrayınız.
Patron ceketiyle, müşteriye gözükmeden klimalı deri koltuklu odalarda oturanlarla değil, gerektiğinde yaptığı işin mutfağına inen ve ter akıtan insanları seçin. Paranız böyle kişilere nasip olsun.