Birkaç gün önce yaya kaldırımında yürüyen bir hemşerimiz trafik kazasında hayatını kaybetti.
Kazaya neden olan sürücü elbette cezalandırılacaktır. Bu sürücünün alacağı adli ceza pek ceza sayılmaz. Birkaç gün gözetim altında tutulduktan sonra adli kontrol şartıyla serbest bırakılacak, mahkeme sonunda da iyi hal falan, birkaç aylık bir ceza ile normal yaşamına devam edecektir. Ama insansa, bu eyleminin etkisini ömür boyunca omuzunda taşıyacak yani vicdan azabı çekecektir.
Hukukta “taksirli suç” diye bir kavram vardır: Dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı bir kusurlu davranış ile “öngörmeyerek” bir kimsenin hayatına son verilmesi, şeklinde tanımlanabilir. Bunun bir de bilinçlisi vardır. O da; yapılan kusurlu davranış ile bir kimsenin ölebileceğinin fail tarafından “öngörülmesine” rağmen davranışın yapılmasıdır. Taksirle ölüme neden olma suçu, ‘Hayata Karşı Suçlar’ bölümünde TCK md. 85’te düzenlenmiştir.
Şimdi bu tanımdan yola çıkarak bu sürücüyü bu iki tanımın hangisiyle yargılamak gerekir.
Elbette ikinci tanımla yargılanmalı ve daha ağır bir ceza almalıdır.
Ama tanımda; kusurlu bir davranış ile bir kimsenin ölebileceğinin fail tarafından öngörülmesine (bilinmesine)…. şeklinde bir cümle var. Peki bu sürücü bir kişinin ölümüne neden olabileceğini biliyor muydu?
Kesinlikle evet…
Kazanın video görüntüsünü izlediğinizde, bu kişinin bırakın motorlu araç kullanmayı, bisiklet bile kullanma yeteneği veya becerisi yoktur. Öyleyse beceremeyeceği bir işe yapmaya kalkışırsa, böyle bir kazayı yapabileceğini kesinlikle biliyor olmalıdır.
Daha önceki bir yazımda; herkesin şoför olamayacağını, tıpkı futbol oynamak, şarkı söylemek, saz çalmak, resim yapmak gibi özel yetenek isteyen işleri herkesin yapamayacağını savunmuştum. Hatta bunların eğitimle bile geliştirilemeyeceğini de eklemiştim.
Çok zeki, çok yetenekli, üniversite bitirmiş, hatta mühendis, doktor bile olmuş bir kişiye, eğer müzik yeteneği, (bunun için müzikte kulak sözcüğünü de kullanıyorlar), yani kulak yoksa, ne kadar eğitirseniz eğitin ona “bak postacı geliyor, selam veriyor” şeklinde başlayan çocuk şarkısını bile söyletemezsiniz.
İşte bu kazayı yapan Çiğdem hanım araba kullanmayı beceremediğini bilmeli ve başına böyle bir korkunç olayın geleceğini düşünmeli ve dolayısıyla da o direksiyona geçmemeliydi.
Şunu kesinlikle iddia ediyorum: bugün trafikte olan sürücülerin en az %20 si kesinlikle direksiyona geçmemeli, geçiyorsa potansiyel bir trafik canavarı olma adayıdır.
Demek ki herkes becerebildiği işi yapacak.
Şimdi bu hanımefendi böyle bir kazayı birkaç aylık ceza ile atlatırsa (o da ertelenecektir) gene direksiyona geçecek ve yine kaldırıma doğru araç sürmeye devam edecektir.
Biz de kaldırımda yürürken biraz dikkatli olalım bari…
ŞEHİTLER HAFTASI 
BU YAZIYI HİLMİ GÜLER OKUSA KEŞKE
ÇOCUKLARI KULLANARAK ELDE EDİLEN KEYİFLER…
İSLAM’DA BAŞÖRTÜSÜ
ALİHAN AKYAZI
Ayşegül ÖZDEMİR
Coşkun ERMEK
Dadyan Arslan ÇIĞTAY
Dila Nur Akyazı
Engin YARAN
Fatin HAZİNEDAR
Furkan Selemen
Haluk Ekiz
Haydar Melek
Hilal SERİN
Konuk Yazar
Melike Özkelle
Muharrem Dürümlü
Sercan Çakmak
Yiğithan KAYTAZ
Yusuf Yakan
SÜRÜCÜNÜN CEZA ALACAĞINA BEN İNANMIYORUM ÇÜNKÜ AYNI DURUM BENİM BAŞIMA GELDİ BUNDAN 4 YIL KADAR ÖNCE FATSA DA KADER PASTANESİ NİN YANINDA IŞIKLARDA OLDU KAZAYI YAPAN SÜRÜCÜYÜ 3 GÜNDE BIRAKTILAR HALA VİCDANIYLA BAŞ BAŞA TABİ VİCDANI DA VARSA..!!!