Fatsa Söz Gazetesi / Fatsa'dan Güncel ve Özgün Haberler

Hekimoğlu’nu Birde Böyle Okuyun….

Hekimoğlu’nu Birde Böyle Okuyun….
Dadyan Arslan ÇIĞTAY( dadyanarslan@gmail.com )
08 Haziran 2024 - 9:57

Geçtiğimiz günlerde, internet te, djjital yayın yapan bir sitede, Hekimoğlu Tüküsü, Hekimoğlu hikayesi ve Hekimoğlu’nun kendisi hakkında yalan yanlış, uydurulmuş bilgilerle dolu, bir video yayınlandı. Ana fikir olarak , Gürcü-Türk düşmanlığı ve çatışması üzerine oturtulmuş bir video. Talihsizlik ve yanlış bilgilendirme olarak değerlendirmek istediğim bu çalışmadaki hatlaların düzeltilmesin umuyorum. Bu tür algı yönlendirmelerinin zaman zaman yapılmaktadır. Özellikle etnik çatışma heveslileri, olayı, fazlasıyla kaşımakta, ısrarla konuyu, o tarafa çekmektedirler. Boşuna heveslenmesinler. Bu hikayeden istedikleri çıkmaz. Neden mi?

Birincisi hadise, Güven Özel ağabeyin ifadesiyle şahsi, münferit, kişisel bir olaydır.

İkincisi, yörenin dinamikleri etnik çatışmaya buna müsaade etmemiştir. Etnik çatışmaya döndü ifadesi zorlama, kasıtlı bir iddiadır ve bu iddiaya Gürcü muhacirlerinin verdiği cevap; ‘Öyle bir durum varsa biz niye bilmiyoruz’ şeklinde olmaktadır.
Üçüncüsü Hekimoğlu’ nun kendisi bu duruma en iyi cevaptır.

Gürcü düşmanlığı ile ilgili bilgiler tevatür olup, aslı olarak Soytaroğlu eşkıyasının davranış şeklidir. Zaten Hekimoğlu ve Satıroğlu’nun hikayeleri zaman zaman iç içe geçmektedir.

Hekimoğlu hadisesi Osmanlı döneminde, 1910 tarihinde son bulmuştur. Batum muhacirlerinin, Fatsa’ya gelmesinden yaklaşık 50 sene sonra.

Bu vakıanın hakkında, yeteri kadar bilgi olmamasının sebebi, hadise vuku bulduktan ve sona erdiği süreçte, özellikle Gürcü muhacirleri arasında, edep gereği, hiç konuşulmaması, türküsü ‘nün bile söylenmesinin, yasaklanmış olmasıdır.
Bu yazımda, tartışmalara son vermek ve tarihe not düşmek gayesiyle, Hekimoğlu hikayesini okuyucu ile buluşturmak, anlatmak istiyorum.

Hekimoğlu’nun yakalanmasını sağlayan, organizasyonun başındaki Dadyan Arslan’ın öz be öz torunu olarak, hikayeyi, büyüklerimden dinlediğim, kitaptan okuduğum ve kendi çabamla araştırıp öğrendiğim bilgiler doğrultusunda, mümkün olduğunca tarafsız kalmaya özen göstererek aktarmaya çalışacağım. Bu yazımı okuyan herkesin aklında, hadise hakkında bir fikir oluşmasınıı temenni ediyorum.

Bu hikayeden etnik çatışma, kamplaşma ve bölünme çıkmaz.

Bazılarına bir çift sözüm var. Boşuna heveslemeyin.

Hekimoğlu hadisesindeki taraflardan birisi, köken itibariyle, Gürcü muhaciri dir. Ancak, hadise etnik kökenlerin ön palanda olduğu bir hadise değildir. Gürcü isminin ön plana çıkmasının sebebi;

Gürcülerin gerçekleşen olaylar karşısında, büyük duygusal dalgalanmalar yaşaması,

Narin’in bir Gürcü beyi ile nişanlı olması,

Gürcülerin, terbiye ve sosyolojik anlamda nasıl bir yapıya sahip olduklarının bilinmesinin, hikayenin anlaşılmasını ve neden ölümle sonuçlanacak kadar ileri gittiğinin anlaşılabilmesi içindir.

‘Karnımız aç ama kuyruğumuz dik’ sözü gürcü sözüdür

Hava atmak, et yemedikleri halde kürdan kullanmak ve kahvenin önünden geçerken, atını dört nala sürmek, hep gürcü muhacirlerin davranış şeklidir.

Yakın tarihte bizzat yaşadığım bir hadiseyi aktarayım. Oğlum Cenan, küçükken, Fatsa’da Dolunay otelin bahçesinde bisiklete binmeyi öğreniyor. Zeki Yangın abi, Süleyman Asrak abi garsonlar hep birlikte izliyoruz Bir ara, benim oğlan, bisikletten inerken ayağı pedala takılıp düşüyor. Tabi garsonlar gülüyor. Benim oğlan bozuntuya vermeden doğruluyor.

İşte tam o anda Süleyman abi lafı yapıştırıyor, Garsonlara;
‘Oğlum ne gülüyorsunuz. O gürcü, Gürcüler bisikletten böle inerler. Siz ne anlarsınız! diye lafı yapıştırıyor.

Evet, gururlu bir ahalidir. Ayrıca dinlerine bağlı, aile birliğine önem veren, örflerini ciddiyetle yaşayan, büyüğünü, küçüğünün bilen, ırz namus , terbiye gibi kavramlarda, katı disiplin ile yetişmiş, akrabalık bağları çok kuvvetli, disiplinli bir hayat süren, devletine bağlı bir topluluktur.

Yani bu hikayeyi anlatmak için yapılması gereken şey, Viktor Hugo’nun Sefiller isimli romanında, bir papazın kürek mahkumuna yaptığı yardımın hangi gerekçelerle yaptığını anlatmak için, romanın ilk elli sayfasını papazın nasıl bir insan olduğunu anlatması gibi, Hekimoğlu’ nu dağa çıkaran olayı anlamak için de gürcü muhacirlerini tanımanın, elzem olduğu bilmek gerekir.

Bundan 20-25 yıl önce Fatsa’da yerleşik etnik unsurlardan birisinin, tartışma esnasında kurduğu bir cümlenin neticesinde, ortalığın nasıl karıştığını ve o grubun Fatsa’dan nasıl kaçma kaçtığını da maalesef hafızalarımızdan silemiyoruz. O zaman da söylenen söz ve kurulan cümleye karşı gösterilen tepkinin sebebi namusla alakalıydı. ‘ Biz bu Fatsa’nın parasını da yiyoruz … diye başlayan cümleyi daha bitirmeden, Fatsa dan silinen bir etnik grup.

Hekimoğlu ilgili bilinen tek kitabı yazan Mithat Sertoğlu isimli yazar da, Kahramanlar kahramanı Hekimoğlu isimin taşıyan kitabında benzer, bir çaba içerisine girmiş, birebir insanlarla görüşerek derlediği bilgileri okuyucuya aktarırken, Gürcü Muhacirlerin hayata ve az önce bahsettiğim kavramlara nasıl yaklaştığını, okuyucularının anlamasına çalışmıştır. Kanaatimce doğru bir yaklaşımdır.

Bu hikayede yanlış bilinen bazı bilgileri paylaşıp düzeltmekte fayda görüyorum.

Hikayede bahsedilen Narin’in sözlüsü Gürcü Beyi ile Hulusi Ağa farklı kişilerdir.

Narin’in Hulusi ağa ile her hangi her hangi bir kan bağı da yoktur.

Hulusi Ağa bu olaya sonradan, devlet adına, dahil olmuştur.

Hekimoğlu hadisesinin etnik bir çatışma değildir. Zira Hekimoğlu Türküsünü repertuvarına alan, ilk okuyan ve meşhur olmasını sağlayan, TRT Sanatçısı Ümit Tokcan ve yine Türkücü Merhum Kamil Sönmez olup her ikisi de gürcüdür.

Hekimoğlu Kimdir, Nerelidir, Ne iş yapr, nasıl bir tip karakterde dir?

Kendi köyüm olan Salihli köyünde, merkez camisinin avlusunda Merhum Poturoğlu Dayı ile sohbet ediyoruz Sordum, Irz düşmanı, ahlaksız bir herifmiş deyince, Poturoğlu dayı ‘hayır’ dedi. Etraftaki ihtiyar amcalar da teyit ettiler.

Hekimoğlu’nun ahlaksız olmadığı ve ırza namusa düşkün bir adam olduğunu, söylediler.

Yazar Mithat Sertoğlu’nun da Fatsa yöresinde, yaptığı araştırma neticesinde, elde ettiği bilgiler de, paralel niteliktedir.

Biz de, İlgili kitabı ve anonim kaynaklardan derlenen bilgileri kaynak alıp, bu bilginin doğruluğuna inanmak durumundayız.

Hatta o günden sonra, Narin’in adını, bile ağzına aldığı duyulmamıştır.

Hekimoğlu’nun yiğit, attığını vuran, gözü kara bir genç olduğu söylenir.

Yassıtaş köyündedir. Bir anası vardır. Menşei Türk mü, Gürcü mü, Rum mu bilinmez. Ama sap sarı saçları olan bir delikanlı olduğu bilinir.

Bu durum, türküde, ‘Hekimoğlu İbrahim ayva sarısı’ şeklindeki mısra ile tasfir edilir.

Değirmen uşağı( işçisidir)
Robin hood veya Köroğlu değildir. Canını derdine düşmüş bir ademdir.

Namı Fatsa , Niksar, Kumru, Korgan, Aybastı bölgelerinde alıp yürümüştür.

Korgan ‘ da Dadyan Arslan’ın önderliğindeki, zabit kuvvetleri ile girdiği çatışmada ölü olarak ele geçirilmiştir.

Hikayesi, zaman zaman Soytaroğlu Eşkıyasının hikayesine karışrır. Merhum Sinan Tuncay ağabeyimden dinlediğim şey Türkü’nün mısrası diye önümüze getirilen bazı sözlerin Hekimoğlu için değil, Soytaroğlu için söylendiği ve Hekimoğlu Türküsüne sonradan katıldığı şeklindedir.

NARİN
Hikayenin asıl maduru Narin’dir. Hakında çok fazla detaya girmeyeceğim. Namus kavramının, hassasiyet ile teraziye koyulduğu bir dönemde, tesadüfen, bir orman yolunda, Hekimoğlu ile yan yana yürürken görülmüş, bey’ in yeğeni tarafından, mübalağalı bir şekilde, vaziyet hemen beye yetiştirilerek, hadiselerin fitili ateşlenmiştir….

Güzeller güzeli, hayalleri olan, nişanlı bir kızın kaderini değiştiren ve peşinden bir dizi ölümle sonuçlanan, olaylar zinciri böyle başlamıştır.

Ortada bir genç kızın adının olması, Kan davası güden gürcülerin intikamının alınmasının gecikmesi, Hulusi ağa nın da Hekimoğlu yüzünden ölümü nedeniyle, Gürcü Muhacirleri, Hekimoğlu hadisesini konuşmayı AR ETMİŞLER ve uzun yıllar susmuşlardır.
Dadyan Arslan tarafından da ‘düşmanlıkları körüklüyor diye Türküsünün söylenmesi bile yasaklanmıştır.

Ümit Tokcan, kasetine okuyana kadar da, izin çıkmamıştır.

Babam merhum Cenan Çığtay’ dan bizzat dinlediğim ; Kadir İnanır, Türküyü Ümit Tokcan’a önermiş, o da, Hulusi Tahmazoğlu birlikte, babamın yanına gelip Türküyü okumak ve kasetine almak için izin istenmiştir. Türkü artık kabına sığmamaktadır. Babam bunu farkındadır. Cevap olarak; Hulusi AĞA nın torunu izin verdiyse bana söz düşmez diyerek izin vermiş ancak bir şart koymuş. Türkü kasede okunurken, babasının adı söylenmeyecektir. Orijinal metinde gecen ‘Dadyan Arslan’la baş edemedim’ ifadesinin kullanılmamasını istemiştir. Türkü deki ‘Ünye Fatsa Bir oldu baş edemedim ‘ mısrasıi, bu görüşme neticesinde türküye dahil edilmiştir.

Yine bir Detay bilgi vereyim;

Ümit Tokcan’ın amcası, Dadyan Arslan’ın damadıdır. Merhum Fazıla hanımın eşidir.

Kaderin garip bir cilvesi diyelim. Narin hakkında açtığımız konu başlığı altında ne konulara girdik. Belki de doğrusu budur. Konuşmamak, susmak.

Bu suskunluğu, Merhum Aydın Çamaş’ın eşi, Ceceloğulları’ nın (Gürel) kızı, Fatma Zehra Halam’ ın genç kızlık arkadaşı, Güreda Çamaş’tan dinlediğim şekilde aktarmak istiyorum. Babası, Dadyan Arslan Efendi’ ye dayı dermiş. Dadyan kızı, Firuze hanım Ceceloğullarına evli imiş..( Kaynak Mustafa Ceceloğlu)

Bir gün Güreda Halamı ziyaretimde, Hekimoğlu olayını sordum. O da bana ‘bir gün ben de babama sordum’ diye cevap vererek girdi söze. Babası da ‘ bırak şu işi yaa, bırak şu işi yaa, sorma , sorma’ diyerek üzüntülü bir şekilde geçiştimiş ve konuşmamış.
‘Konuşmazlardı…!’ dedi Güreda Halam. ‘Konu açıldığında hemen kapatırlardı ‘

Biz de konuşmayalım susalım.

HULUSİ AĞA
Hekimoğlu’nun babam dediği adamdır. (Kaynak Hulusi Tahmazoğlu)
Dadyan Arslan’ın anne bir ağabeyidir.

Emrinde silahlı ve atlı adamları olan, devletin aradığı kanun kaçaklarını, eşkıyaları, yakalayıp, devlete teslim eden, kır serdarı…,

Hekimoğu ile tanışıklığını eskiye dayandığı, Hekimoğlu nun, bir dönem, Hulusi Ağa’nın yanında çalıştığı bilinmektedir.

Hekimoğlu’nun uzunca bir süre yakalanmaması ve gürcü köylerinde saklanabilmesinin sebebinin de bu tanışıklık ve Hulusi ağa ile aralarındaki ilişki olduğu konuşulur.

Hikayeye dönersek;
Ormanlık alanda, Narin ile yan yana yürürken görülen Hekimoğlu, Narin’in nişanlısı tarafından, olayın alı astarını öğrenmek için, konuşmak üzere çağırılır. Hekimoğlu bu görüşmeye, tedbir alıp, silahlarını kuşanarak gider. Soranlara ise Domuz avına gidiyorum der. Ortamda bulunan her kes silahlıdır.

Konuşma sırsında, Bey’in yeğeni, kendisini tutamayarak, silahına davranır. Hekimoğlu da daha atik davranır ve daha önce silahını ateşleyip yeğeni öldürür. Daha sonra çıkan çatışmada iki kişiyi daha öldürüp, oradan kaçar.

Kanun kaçağı (şaki- eşkıya) olarak dağa çıkar.

Eşkıya tabiri bazılarının yadırgamasına sebep olabilir. Literatürdeki ismi bu.

Hatta Osmanlı arşivinde ‘bir Şaki peydahlandı ‘ diye geçiyor kayıtlara. Şaki, eşkıya demek. Hekimoğlu budur.

Ama sadece kanun kaçağı olduğu ve adam öldürüp dağa çıktığı için Eşkıya denmektedir.

Hekimoğlu ‘na, iki Mehmetler diye anılan Mehmet isimli iki yeğenleri ve Kumru’dan, aradaşı Gedik Halil de katılır ve çete olurlar.

Narin’in sözlüsü olan Gürcü Beyi ile alakalı detay bilgi yok ben de. Gerek te yok. Hikayeye Hulusi ağa ile devam edelim.

…Günler geçiyor ama Hekimoğlu yakalanamıyor, ismi de, halk arasında konuşulmaya başlıyordu. Devir, Osmanlı’ nın son dönemi. Devletin gücünün zayıfladığı bir dönem.. Arşiv kayıtlarında Ünye’de, Terme’de, Fatsa ‘da , Niksar’daki çeşitli eşkıyarın faaliyetlerinden bahseder. Her cinsten adam, Türk, Ermeni, Gürcü, Rum eşkıyalar. Devlet yeterince kuvvet ayıramadığı için kır serdarları sistemiyle yakalanıyor çoğu. Hekimoğlu’nun yakalanması için de bu yönteme başvurulur.

Hulusi Ağa ‘dan, Hekimoğlu’nu yakalamasını isterler. O da ‘ben yakalar size getiririm’ der..

‘ Zaten yerini biliyordu’ sözü kulağımdadır.

Yani Hekimoğlu’nun nerede olduğu, Hulusi Ağa tarafından, biliniyordu. Sürekli olarak gürcü köylerinde saklanması, saklanırken, gürcü mıntıkalarını yakın yerleri tercih etmesi, tesadüf değildi diye değerlendiriyorum. Hulusi Ağa’ nın adamı olarak kalıyordu oralarda. (Kaynak ANONİM)

Hulusi Ağa, develtin talebi ve görevlendirmesiyle, Hekimoğlu hadisesine müdahil oldu..

Hekimoğlu idamlık bir kaçak, şaki, Eşkıya.

Hulusi ağa, görevi devralırken, pazarlık yapar. ‘Ben size getiririm ama ‘İdam edilmeyecek’ diye, söz alır.

Atına atlayıp, Hekimoğlu’nun peşine düşer..

Hekimoğlu’nun Bohça armut isimli gürcü köyünde olduğu öğrenilir. Köye gidilir ve Hekimoğlu burada sıkıştırılır.

Hulusi ağa Hekimoğlu’nun teslim olmasını ister.

Hekimoğlu teslim olmaz.

‘İdam edecekler, asacaklar, beni’ der..

Hulusi ağa, Söz aldığını, idam edilmeyeceğini söyler

Hekimoğlu inanmaz.

‘Teslim olmam’ der.

Böyle karşılıklı konuşma devam ederken, Hulusi Ağa, kendini açığa çıkarır.

‘Seni teslim almaya ben geliyorum ‘ diyerek, Hekimoğlu’na doğru yürümeye başlar..

‘Gelme ağam gelme vururum eni

AL kanlar içinde koyarım seni’

Bohça arnut dibinde kaymak yedin mi?

Hekimoğlu dediler budur dedin mi?

Hekimoğlu yalvarır, Hulusi Ağa’ya, gelme diye.

Ancak, Hulusi Ağa, kendinden emin bir şekilde, yürümeye devam eder

Hekimoğlu daha fazla yanaşmasın diye, yere doğru, bir uyarı ateşi yapar.

Kurşun yerden sekerek, Hulusi Ağa’nın orada ölümüne sebep olur.

Detay Bilgi;

Yerden seken kurşun, Hulusi ağanın, kulağının arkasından, saçını sıyırarak geçmiş derdi rahmetlik babam. O da babası Dadyan Arslan dedemden bu şekilde duymuş.

Hulusi Ağa’nın yere yığıldığını gören Hekimoğlu ;

‘babamı vurdum’ der.

Saklandıkları Fırından, daha önce kurdukları planla çıkıp kaçarlar.

Kolluk kuvevetleri, Fırının içerisine girince, Fırının içinde bir delik olduğu ve bu deliği kullanarak kaçtıklarını anlar. Kaçarken , takip edilmemek için, daha önceden,fırına doldurdukları odunları ateşe verirler.

Hulusi Ağa ise ruhunu orada teslim eder.

Hulusi Ağa da Batum Muhaciri bir gürcü. Batum muhacirleri(Gürcüler) arasında, Hulusi Ağa’nın ölümü de çok büyük infial yaratıyor. M. Sertoğlu kitabında, bu durumu, özellikle vurgulayarak belirtiyor.

Hekimoğlu’nun ise namı yürüyor ve ismine isim katıyor.

Fatsa, Korgan, Kumru, Niksar yaylalarında Nam salıyor.

Detay Bilgi;: Hulusi Ağa’nın meşhur atı.

Bir tarafta nam salan Hekimoğlu, diğer tarafta, Hulusi Ağanın cansız bedeni .

Hulusi Ağa’nın Atı, kimseyi yaklaştırmıyor cenazesine. Bu sebeple naaşı bir türlü kaldırılamıyor.

Kara haber tez duyulur.

Hulusi Ağa’nn Ölüm haberi, kardeşi, Dadyan Arslan’a gelir.

Dadyan Arslan haberi alır almaz Bohça Armut köyüne gider. Çatışmanın olduğu alana gelir. Ağabeyinin yerdeki cenazesini görürü. Cenazenin başına gelir. Hulusi Ağa nın atı onu görünce sakinleşir.

Babamdan dinlediğim şekliyle anlatayım; dedem ağabeyinin cenazesini, arkasından bir desteğe bağlayarak, oturur vaziyette dim dik bir şekilde getir Salihli Köyündeki evine.

Hulusi Ağa’nın mezarı bu gün Salihli Köyü merkez camii mezarlığındadır. Mezarlık arazisi, Dadyan Arslan tarafından, satın alınarak köye vakfedilmiş ve ilk olarak Hulusi ağanın cenazesi defnedilmiştir.

Dadyan Arslan,

Hekimoğlu’nun ‘Baş edemdim’ dediği adamdır. (Celal Çukurlu) ‘

Hulusi Ağa’nın, aynı anneden (Şöhret Hanım’dan) doğma, annesi bir, babası ayrı kardeşidir

Tükü de;

konaklar yaptırdım döşedemedim,

İçinde bir çift turna yaşatamadım,

Dadyan Arslan ile başedemedim’

diye geçer. Ancak, plağa veya kasete okunurken çıkartılmıştır.

Dadyan Arslan akıllı, güçlü, saygın ve sözü dinlenen bir adam.

Her ne kadar Hekimoğlu Hadisesi etnik bir çatışma olmayıp, münferit bir hadise olsa da, mübalağa olmasın, aile ve akrabalık bağları çok kuvvetli olan Gürcü Muhacirleri,

Batu’mdan Ladik e , İnegöl den Hatay’a kadar yayılan coğrafya da, duydukları bu hadiselerin derin üzüntüsünü ve suskunluğunu yaşayıp, kan davası hakkını saklı tutuyorlardı. İşte böyle bir zamanda, liderliği ve Hekimoğlu’ nu yakalama görevini, devletin de isteğiyle Dadyan Arslan gönüllü olarak üstüne aldı.

Dadyan Arslan ın görevi üstlendiği, Osmanlı Arşivinde, iki farklı kayıtla geçiyor. Mesajlar şifreli.

Bir tanesi Dadyan Arslan’ın huzuru kaçıran ortalığı karıştıran bir adam olduğu, hemen akabindeki kayıtta da Fatsa bölgesindeki Şaki yi yakalamak üzere, bir gönüllü bulundu ‘ şeklinde.

Dadyan Arslan sözü dinlenen bir kişiydi. Yaakalama görevini üstlenmiş olması, Gürcü Muhacirleri arasında memnuniyetle karşılandı. Zira bu işin üstesinden geleceğine, intikamlarının alınacağına inandı insanlar.

Hekimoğlu ise, kendisini yakalama görevini, Dadyan Arslan’ın üstlendiğini duyar. Hekimoğlu için zor günlerin başlangıcıdır.

‘Babam, Hekimoğlu nun peşinde ‘üç yıl, üstünden, pantolonunu çıkarmamış, derdi, rahmetlik, Fatma Zehra Halam.

Dadyan Arslan’ı biraz daha tanıyalım.

Yiğitliği, güvenilirliği, mertliği, dindarlığı Fatsa’da eskiden Çifte fırınlar diye anılan, mevkiiden yukarı doğru yürürken, gür sesiyle attığı, kendine özgü NARA sıyla meşhur.. Liderlik vasıfları doğuştan. Zira Gürcistan da Dadiani olarak bilinen aileye mensup. Dadiani ailesi de gücülerin geleneksel yöneticisi olan, aristokrat bir aile.

Dadyan Arslan, Hulusi Ağa’nın ölümünden sonra Aile’nin liderliğini ele almış, Hulusi Ağa’nın evlatlarına sahip çıkmış, kardeşi Hüsnü efendi ile birlikte köyü kenti yönetmiş, bir dönem devletin öşürünü toplamış, Merhum, Şubalize Avni Şensoy amcamın ifadesiyle Emrinde otuz parça köy bulunan bir adam

Ceyhun isimli KIR ATı nın üstündeki fotoğraf en çok bilinen resmidir. Yaşlığında hacdan geldikten sonra, inancı gereği evdeki bütün fotoğrafları yaktırdığından nadir bir kaç fotoğrafı vardır. Mağazalarbaşı mevkiinde tüccarlık yapar. Bir dönem Hükümet Konağı olarak kullanılan konağı da Mağazalar başı mevkiindedir

Dadyan Arslan, görevi devraldıktan sonra, hemen işe koyulur. Artık Hekimoğlu ile arasında satranç oyunu başlamıştır..

İlk önce geniş çaplı bir istihbarat ağı oluşturur. Korgan, Niksar, Ünye, Fatsa mıntıkasında ondam habersiz kuş uçmaz hale gelir. Emrindeki silahlı birliklere, Ünye’li Hulusi Ağa’nın akrabası olan Ünye’ li Tahaoğlularının büyüğü olan Tahmazoğlu Yusuf ağayı dahil ederek gücüne güç katar. Yusuf Ağa da kan hakkını almak için Dadyan Arslan’ın yanında yer alır.

Türküde geçen Ünye Fatsa arası Ordu kuruldu ifadesinin altında yatan gerçek budur. Ünye’li Tahmazoğulları, kısas hakkı için müfrezeye katılır.

Bununla birlikte, ebetteki, Hekimoğlu nun da istihbratı var. Dadyan Arslan’ın peşinde olduğunu öğrenince tedbirlerini arttırır. Öyle ki, yakalanmamak için, Samsun’un Ladik ilçesine kaçıp orada kalır bir dönem

Dadyan Arslan da Hekimoğlu tedbirlerini azaltsın, yokluğunda, rahat davranarak açık versin diyerek, Batum’daki akrabalarının yanına gider. Burada, sanki Batum’daymış oradan ayrılmamış gibi,, onbeş günde bir, gönderilmek üzere mektuplar hazırlatıp ,gizlice Fatsa’ya geri döner..

Hekimoğlu’nun Sonu yaklaşıyor.

Öncce iki Mehmet’ler…

Himaye edecek kimsesi kalmayan Hehimoğlu, İdamdan kurtlmak ve gayrı müslim azınlıklara, tanınan haklardan ve imtiyazlarda yararlanmak için Niksar da hıritiyan oluyor. Dadyan Arslan’dan uzakta kalmak için Ladikte bulunduğu sıralarda, İki Memetler diye anılan yeğenleri, yanından ayrılır. Korgan da görülürler. Mehmet’lerin Korgan’da olduğu haberi, Dadyan Arslan a gelir. Dadyan Arslan kendisi ortalığa çıkmadan, silahlı askerlerle birlikte gizlice Korgan’a gelir. Kendisini açık etmez. Mehmetler teslim ol çağrısına olumsuz cevap verir. Çıkan çatışmada yeğenler ölü ele geçirilir.

Sonrasını Mithat Sertoğlu nun kitabından yazalım:

Yeğenlerinin, öldürüldüğü haberi Hekimoğlu na gelir. Başlarında kim vardı, Dadyan Arslan orda mıydı ? der.

Hayır, cevabını alınca, olayı araştırmak ve intikam almak için, gizlice, Ladik’ ten tedbil i kıyafet çıkıp, Korgan’a Mehmetlerin vurulduğu köye gelir. Muhtarın evine gider. Ancak Muhtar Dadyan Arslan la daha önce anlaşmıştır. Dadyan Arslan Hekimoğlu nun mutlaka geleceğini söyleyerek muhtarla aralarında gizli bir işaret belirlemişlerdir. Hekimoğlu gelince Muhtar işaret verip bir bahaneyle evden çıkar.

İşareti alam Dadyan Arslan’ın emri ile ev kuşatılır Hekimoğlu muhtarın kendisine kurduğu oyunu anlar ama iş iş işten geçmiş, bulunduğu ev kuşatılmıştır. Kuşatmayı yapan bütün silahlı unsurlar, Dadyan Arslan haricinde üniformalıdır. Dadyan Arslan, zabit kuvvetlerinin komutanına işaret veriri ve teslim ol çağrısı yapmasını söyler. Teslim ol çağrısına Hekimoğlu olumsuz cevap verir ve çatışma başlar. Hekimoğlu ve Gedikhalil in mermisi bitene kadar devam eder çatışma.
Önce gedik halil ölür. Askerler evin içine girer. Gedik halilin cesedi vardır ama Hekimoğlu yoktur.

Arka pencerden kaçtığı anlaşılır. Yaylım ateş başlar. Hekimoğlu da vurulur, kendisini bir çukura atar. Peşinden gelen askerler tarafından, saklandığı çukurda, yaralı halde, can çekişirken yakalanır.
Öldüğünde Dadyan Arslan ve Tahmazoğlu Yusuf Ağa, Hekimoğlu’nun başındadır.

Dadyan Arslan o anda, akıllardan bu gün bile çıkmayan şu veciz sözü söyler.

Gayrı kan davamız bitmişitr.

Hekimoğlu şeytana uydu. Allahından buldu. Bu günden sonra, her kim ki bu olayı, bu olayı kullanıp gürcülük türklük ayrımı yaparsa karşısında beni bulur ” der.

Cesetler fatsa ya getirilir. Tesadüfe orada bulunan Amerikalı bir rım tarafından fotoğraflanır. Yıllar sonra Fotoğraf Fatsa Belediyesine gelir. Arkasında 1910 yazmaktadır.

Hekimoğlu derler benim aslıma
Aynalı martin yaptırdım Narinim kendi neslime
Hekimoğlu derler bir küçük uşak
Bir omuzdan bir omuza narinim on arma fişek
Evlerinin önü arpa sergisi
Heimoğlu dediğin ayva sarısı
Bohca Armut dibinde kaymak yedin mi?
Hekimoğlu’nu görünce budur dedin mi?
Gelme Ağam gelme vururum seni
Al kanlar içinde koyarım seni
konaklar yaptırdım mermer direkli
Hekimoğlu geliyor arslan yürekli
Konaklar yaptırdım döşedemedim
İçinde bir çift kumru yaşatamadım
Konaklar yaptırdım döşedemedim
Dadyan Arslan ile baş edemedim.
(Ünye Fatsa bir oldu başedemedim)
Ünye Fatsa Arası , ordu kuruldu
Hekimoğlu dediğin o da vuruldu

Hekimoğlu hikayesini yazmaya çalıştım.

Bir hususa dikkatinizi çekmek istiyorum.

Hikaye hep özne olarak Hekimoğlu kullanılarak anlatılmakta. Narin’i kimse umursamamakta. İnşallah bir gün onu da yazarız. Narin in gözünden Hekimoğlu, enteresan bir çalışma olur.

Sağlıcakla kalın.

Dadyan Arslan ÇIĞTAY

HABER HAKKINDA GÖRÜŞ BELİRT
Yorum Yok

YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.
KÖŞE YAZARLARI

Copyright © 2020 / Fatsa Söz Gazetesi / Tüm hakları saklıdır.