“İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin 1948’de Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda kabul edildiği gün olan 10 Aralık, Dünya İnsan Hakları Günü olarak kutlanmaktadır.
İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin 1948’de Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda kabul edildiği gün olan 10 Aralık, Dünya İnsan Hakları Günü olarak kutlanmaktadır.
İkinci Dünya Savaşı’nın hemen ertesinde ve iki büyük savaştan edinilen acı deneyimlerin üzerine, ortak bir değerler sistemi oluşturmak amacıyla kurulan Birleşmiş Milletler’in insan haklarının evrenselliği fikrini temel alan Evrensel Bildirge’yi kabulü, insanlık için büyük bir kazanımdır.
Buna karşın günümüzde Evrensel Bildirge’de yer alan hak ve özgürlüklere dayalı uluslararası bir düzen hala kurulamamıştır.
İnsanların ırkından, renginden, cinsinden, dilinden, inancından, etnik kimliğinden, siyasi-vicdani ve felsefi kanaatinden bağımsız olarak, insan olmaktan gelen hakları ve dokunulmazlıkları olduğu temel fikri, dünya çapında yeterli karşılık bulamamaktadır.
Daha dün oynanan bir futbol karşılaşmasında, saha kenarındaki hakemin Başakşehir Futbol takımımızın yardımcı antrenörüne teninin renginden dolayı ırkçı yaklaşımı konuya en taze örnektir.
Oysaki Yüce Kitabımız Kur’an-ı Kerim “Muhakkak ki Allah sizin suretlerinize ve mallarınıza bakmaz. Fakat O, sizin kalplerinize ve amellerinize bakar.” Buyurmaktadır. Bu da demek oluyor ki, Allah katında şeklin, ırkın, cinsiyetin bir önemi yoktur.
İçerisinde bulunmaktan şeref duyduğum Milliyetçi Harekete de, yıllarca faşist yakıştırması yapanlardan çok çeken bir ülkücü olarak, Milliyetçiliğin ırkçılık olmadığını, bilakis vatanını milletini canından azizi bilip, her millete ve görüşe saygı duymak, yaratılanı yaratandan ötürü sevmek olduğunu anlatıncaya kadar çok badireler atlattığımız hepinizin malumudur.
Konuya dünya ölçeğinde bakacak olursak, birçok ülkede açlık ve sefalet, iç savaş ve sömürünün devam ettiği gerçeği ile karşı karşıyız. Ne yazık ki bu durumun kıtlık ve verimsizlikten ziyade, güçlünün sömürüsünden kaynaklandığını görmekteyiz.
İçimizi en çok acıtanda, insan hakları için kanun çıkaran, insan hakları ve özgürlükler noktasında mangalda kül bırakmayan milletlerin, el altından bahse konu ülkelerin yer altı ve yer üstü zenginliklerini sömürmeleridir. Şahsi menfaatleri için bu duruma göz yuman yerel işbirlikçiler ise bambaşka bir faciadır.
İnsan Hakları Beyannamesi’nin yayınından bugüne geçen sürede kat edilen yolun yeterli olmadığı aşikardır. Her ne kadar ahkam kesilse de yıllardır uygulanan ikiyüzlü politikalar neticesinde inandırıcılıkları kalmamıştır.
Bu manada Türk İslam şuurunun, paylaşımcı ve koruyucu bakış açısının, çeşitliğin zenginlik olarak görüldüğü bir dünya düzenine ihtiyaç vardır. İnşallah o günlerde yakındır.
Dünya İnsan Hakları Günü vesilesi ile, insanca, adilce ve barış içerisinde yaşanacak günlerin özlemi ile gününüzü kutluyor, saygılar sunuyorum”